Önemli bir kavşakta duruyor Galatasaray. Bir yanında tarih uzanıyor
Galatasaray’ın, diğer yanında futbol.
Futboldan başlayalım iddialı bir cümleyle. Galatasaray bugün
son 20 yıldır dünya futbol tarihini en çok etkileyen beş önemli takımdan birisi
olan Manchester United’la oynayacak Old Trafford’da. [Diğer dört takım tarih
sırasıyla Fransa Ulusal Takımı, Arsenal FC, FC Barcelona ve İspanya Ulusal Takımı.]
Bu beş takım içinde arkasında herhangi büyük bir futbol
ekolü ve akademisi bulunmayan tek ekip ise Manchester United. Diğer bir deyişle
bu 5 ekip içinde önceden planlanmayan ama zaman içinde müthiş bir sisteme
dönüşen en özgün örneği Manchester United oluşturuyor. 18’inci yüzyıldaki Sanayi
Devrimi’nin en önemli kentlerinden olan Manchester’ın “Kırmızı Şeytanlar”
lakaplı ekibi bu özgünlüğü bir kişiye, Sir Alex’e borçlu.
Sir Alex’in takımı iki temel sütun üzerine kurulu. İlk sütunu,
sahada oyun sırasında boşluk yaratma ve bu boşluğu kullanma anlamında alan, pas,
hız ve dikine oyuna dayanan futbol oluşturuyor. Bu futbolu “espas futbolu” boşluk
anlamında uzay (“space”, “espace”) diye adlandırabiliriz. Esasında bu “espas
futbolunun” dünyada üç tanrısı var: FC Barcelona, İspanya Ulusal Takımı ve
Arsenal FC. Manchester United ise “espas futbolu” anlamında bu üç takımın
oldukça gerisinde.
Bir Ada geleneği olarak mücadele
İşte burada Manchester United’ın üzerinde durduğu ikinci
sütun devreye giriyor: Mücadele ruhu. Sir Alex’in yaptığı en önemli şey de
zaten bu: Ada futbolunun (hatta insanı da diyebiliriz) genetik özelliği olan “son
ana kadar mücadele”yi Manchester United’ın özgün futbolunun en önemli parçası
yapmak. Ve bu sayede Manchester United’ı neredeyse 20 yıldan bu yana dünya
futbolunun zirvesinden indirmemek.
Bu çerçevede Sir Alex’in futbolu net biçimde Ada’nın futbol geleneğine
yaslandığı söylenebilir. Hatta Steve Bruce, Roy Keane, Peter Schmeichel, Eric
Cantona ya da Wayne Rooney gibi isimlerin sadece iyi futbolcu deği, esasında bu
mücadelenin sembolleri oldukları da. [Ada’da Arsenal FC’yle Manchester United’ı
ayıran en temel karakteristiği bu mücadele ruhu oluşturuyor. Arsène Wenger’in Arsenal’i
pas ve hız anlamında her zaman için daha doyurucu futbol oynamasına karşın
hiçbir zaman Manchester United kalibresini yakalayamadı mücadele ruhu eksikliği
yüzünden.] Manchester United, en temel karakteristiği olan bu mücadele ruhu sayesinde
Alex Fergusson’ın takımı olmanın çok daha ötesinde bir kimliğe sahip. Zaten Manchester
United da endüstriyel futbol anlamında dünyaya aslında bu mücadele ruhunu
pazarlıyor.
İşte Galatasaray bugün böyle bir takımla oynayacak. Bu
nedenle 4-4-2 gibi takım formasyonlarının, futbolcuların form durumları gibi aktüel
parametrelerin neredeyse hiçbir kıymet ve önemi yok.
Önemli olan iki şey var. Mücadele ve alan futboluna yüzde
yüz konsantrasyon.
Mücadelenin dozu
Manchester United’a karşı koymak için gerekli olan mücadelenin
dozunu zaten Fatih Terim dünkü basın toplantısında net biçimde belirtti. Eğer
Galatasaray 6 yıl sonra döndüğü Şampiyonlar Ligi’nin gelecekteki önemli
aktörlerinden birisi olmak istiyorsa Türkiye’de gösterdiğinden yüzde 30-40 daha
fazla emek, ter ve mücadele ortaya koymalı.
İkinci faktör ise alan futboluna konsantrasyon. Ki aslında
Galatasaray’ın göstermesi gereken mücadeleyi diri ve ayakta tutacak unsur da
bu. Daha önce de belirtildiği gibi Manchester United’ın futbolu alan, pas ve
hıza dayalı olduğu için Galatasaray’ın titiz, dikkatli ve konsantre bir alan
savunması yaşamsal önemde. Bu da Fernando Muslera hariç sekiz Galatasaraylı
futbolcunun Manu ataklarını cepheden, paylaşımlı ve rakibe espas bırakmadan karşılamasını
zorunlu kılıyor. Bu kompakt futbolun bir yansıması da takımın boyunun 40 metre altına
inmesi olacak, ya da olmalı. [Son Antalyaspor maçında Galatasaray’ın ortalama
takım boyu 47.81 metreydi.]
Burada ilginç olan bir nokta var: Galatasaray 8 futbolcudan
oluşan iki kademeli (defans ve orta saha) yekpare (monoblok) savunma kurgusunu
sahaya iyi yansıttığı oranda hücumda daha etkili olacak. Çünkü Galatasaray bu
sayede hem baskıyla sürpriz toplar kazanılacak (elbette tersi de geçerli
bunun), hem de takımın boyunun kısa olması nedeniyle Manchester United
defansının arkasına daha fazla futbolcu kaçırmanın yolunu arayacak. Bu ise
Selçuk İnan’ın ve Burak Yılmaz’ın en iyi yaptıkları şeyin Şampiyonlar Ligi
standartlarında test edilmesi anlamına geliyor.
Tarih yolu
Galatasaray’ın durduğu kavşağa açılan diğer yol ise tarih. Galatasaray;
sitesi, medyası, taraftarı ve zihniyetiyle birlikte, 1993 ruhuyla hazırlanıyor
2012’deki ilk Manchester United randevusuna. Bunun biri teknik diğeri ruhsal
iki nedeni var. Teknik neden oldukça basit; 1996-2002 sürecinde bu iki takımın
hiç karşılaşmadılar. Bu nedenle -ilginç biçimde 1994’teki 4-0 yenilgiyi hiç
hatırlamadan- doğrudan 1993 görüntüleri üzerinden ifade ediliyor hafızalarda ve
medyada maç.
Ruhsal neden ise içinde yarınları da barındıran bugünün
fotoğrafı gibi: Bugünkü takımın, aradan uzunca yıllar da geçse her seslendirildiğinde
aynı heyecan ve coşkuyla dillendirilen bir tarihi ve başarısı henüz yok
Avrupa’da. Çünkü yola daha yeni koyuldu. [Hoş Kalli-Terim-Lucescu çizgisini
kıskandıran bir Avrupa başarısı da yok Galatasaray’ın son 10 yılda.]
Bu nedenle nasıl ki 2000 yolculuğu gerçekte 1993’teki
Manchester United eşlemesiyle başlamışsa, 2011 takımının da (gelecekten
bakılırsa böyle adlandırılacak çünkü) Avrupa yoluna yine Manchester United’la
koyulacağı yollu bir duygu var gönüllerde. Ama bu ikisi arasında temel bir fark
var.
1993’teki eşleşmede kimse fazla ümitli değildi
Galatasaray’dan. Hatta futbolcular bile. [Kubilay Türkyılmaz takımdaki bu
ümitsizliği, Arif Erdem’in golünden sonra “kafalarında bir şeylerin
değiştiğini” söyleyerek itiraf etmişti yıllar sonra.] 2012 eşleşmesinde ise
bütün Galatasaraylılar inanılmaz ümitvar.
Niçin? Takım iyi olduğu için mi? Kısmen evet. Ama asıl neden
şu. Galatasaray ve Galatasaraylı yeni bir tarihe uzanmak istiyor artık halen
bulunduıu kavşaktan. Yeni bir tarih yazmak istiyor. Bunun için de ilk
şampiyonlar Ligi maçının deplasmandaki Manchester United olması bir fırsat
olarak değerlendiriliyor. İyi bir startın hayırlı bir sonuç yaratacağı düşünülüyor.
Yani etrafımızda gördüğümüz inanç, aslında yeni bir
efsanenin bir film senaryosu içinde yazılma gayreti ve telaşıyla açıklanabilir.
Ama burada durup bir nefes almak gerekiyor. Çünkü efsaneler
mantığa dayanmaz. Ama başarıların bir mantığı vardır ve olup biten her başarılı
süreç mantıkla açıklanır.
O mantık, hedefler içerir. (Gruptan çıkmak.) Bu hedefin planlanmasını
içerir. (Gruptan çıkmak için minimum 9-10 puan barajının üstüne çıkılması.) Hedefe
ulaşmak için gerçekleştirilmesi daha basit olanlara odaklanılmasını içerir. (CFR
1907 Cluj ve SC Braga eşleşmelerinde dörderden minimum sekiz puan alınması
gerçeği.) Ve her şeyden önce Şampiyonlar Ligi standardına sahip olmayı içerir.
Özetle şunu demek çok yanlış olmaz: Bugünkü Manchester
United maçı üzerine fazla anlam ve misyon yüklenmiş bir durumda. Ancak
unutulmamalı ki alınacak herhangi bir sonuçla bu misyon ve anlamlar değer
kazanmayacağı gibi çöpe de atılmayacak. Bu nedenle sonuçtan daha çok oynanacak
futbol, verilecek mücadele ve ulaşılması gerekli şampiyonlar ligi standartlarına
odaklanmak en doğrusu.
Artık en başa dönebiliriz. Evet Galatasaray bir kavşakta
duruyor. Ama Galatasaray bu kavşağa açılan futbol yolunda ne kadar mesafe
katederse tarih yolunda da o kadar ilerlemiş olacak.
Melih Şabanoğlu
Yine çok güzel bir yazı yazmışsınız. Elinize sağlık, çok güzel tespitler içeriyor yazı.
YanıtlaSilcok guzel bir yorum
YanıtlaSilsevgiler
turgay alpay
93'deki Manchester maçı bir GS'li olarak ilk hatırladığım maçtı hayal meyal.o maçtan sonraki 7 senelik periyodun sonu UEFA Şampiyonluğu olmuştu.Aslında o maçta Avrupa'daki bir duraklama döneminden çıkışın başlangıcı sayılabilir.-Şamp. Kulüpler Kupası'ndaki yarı finalin üzerinden 4 sene geçmiş ve yenilenmiş genç bir kadro...-Yeniden MANU ile eşleşince insanın aklına "tarih tekerrür eder mi" sorusu akla geliyor ve daha büyük başarıların başlangıcı olabileceği ihtimali oluşuyor.Şartlar 19 sene öncesine benziyor aslında bir çok açıdan ama ayaklarımızın da yere sağlam basması gerekiyor bugünkü maçta sonuç ne olursa olsun.son söz BAŞARILAR GALATASARAY
YanıtlaSilYürüyedur Galatasaray!
YanıtlaSilAyaklari cok saglam yere basan bir yazi. Ama asla umut kirici degil, aksine insana umit veriyor. Bu umidin nedeni, Galatasaray oldugu kadar, Melih Bey'in genis ufku ve akici tarzi. Sizin gibi insanlarin cogalmasi dilegiyle
YanıtlaSilMelih Bey, elinize, yüreğinize sağlık...
YanıtlaSilİlklerin takımı Galatasaray
YanıtlaSilhocam galatasaray 4-3-3 oynayabilir.oynamalıdır.en azından kalitesi yüksek maçlarda.bu sezonki galatasaray iyi sinyaller vermiyor.olumlu gelişmeler yok değil ama bu olumsuzlukları görmememiz anlamına gelmemeli.daha iyisi olması için terimin farklı düşünceleri olmalıdır.saplantı haline gelmemeli 4-4-2.
YanıtlaSilhamit önemli bir oyuncu.kanat oyuncusu değil.galatasaray defansif açıdan ve orta saha paslaşmalarının akıcılığı yönünden sıkıntı çekiyor.kontrol oyunu oynaması gerektiğinde bunu yapamıyor.oysa 4-3-3 oynasa hem pas akıcılığını hemde kontrol oynunu yapabilecek.maçında bazı zamanlarında ve bazı maçlarda özellikle CL maçlarında kontrol oyunu hep ön plandadır oyun başlangıclarında.real madrid de m.city maçında alonso-essien ve khedira üçlüsünü aynı anda oynattı.
4-3-3 dizilişindeki 11 im
muslera
eboue-semih-dany-hakan
hamit-selçuk-melo
emreç-burak-amrabat
bence bu diziliş hem set hücumunu daha iyi yapar yetenekli ayak sayısı bir fazla(emreç) olduğu için hemde hızlı hücum yapabilir.topa sahip olmak önemli günümüz futbolunda.emre çolak bu açıdan da önemli bir yetenek. defansif açıdan 4-4-2 ye göre çok daha iyi olur bu diziliş.
evet pozisyon bulduk lakin set hücumunu tam olarak yapamadık.uzun toplar attık ve baskı yapıp topu kaptığımız anlarda pozisyona girdik.manu nun çok rahat 18 içine gelmesi düşündürücü.